Ahmet Kaya’yı Ölüme Götüren Süreç

İz Bırakan Efsane Ses Ahmet Kaya

AHMET KAYA; ‘Solcuların Yüksek sesle, muhafazakârların kısık sesle, ülkücülerin ise sessiz sessiz dinledikleri bir efsanedir’. Sözünü internette, onu seven insanların dilinde ve birçok sohbette duymuşuzdur. Gerçekten mükemmel sesi, yorumu ve sıra dışı şarkıları ile her kesimden insanın ilgisini çeken ve dinlemekten zevk aldığı bir isimdir Ahmet kaya.

Peki, Ahmet Kaya Kimdir?

Ahmet kaya 1957 yılında Malatya’da dünyaya geldi. Babası Malatyalı bir Kürt, Annesi ise Erzurumlu bir Türk olup ailenin beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Ahmet Kaya hayatını anlattığı bir programda müzikle tanışmasının 6 yaşlarında başladığını söylemiştir. İlkokulda okuldan geri kalan zamanlarında plak ve kaset satan bir dükkânda çalışan Ahmet Kaya, geçim sıkıntısı çeken ailesi ile birlikte İstanbul’a taşındı. Burada çıraklık, işportacılık gibi işlerde çalışan sanatçı İstanbul ortamına asla alışamadığını ve kimseyle konuşmadığını söyledi. Ahmet Kaya 16 yaşlarında iken Halk birimleri Derneğinin çalışmalarına katıldı. Cezaeviyle ilk defa bu yaşlarda tanıştı. Bu yaşlarda bağlama çalmaya devam eden Ahmet Kaya;  askerliğini 1978 yılında Gelibolu’da yaptı. Orada da müzik çalışmalarına devam etti.

Kendisini Neden Hapse Attırmaya Çalıştı

Bu süreçte ciddi maddi ve ekonomik sıkıntılar yaşayan Ahmet Kaya, kendisini hapse attırmaya çalışarak bu sıkıntılardan kurtulmaya çalıştı.  Çok zor sıkıntılarla ilk kaseti olan Ağlama Bebeğim kasetini çıkardı. 1985 yılında çıkardığı ağlama bebeğim albümüne o yıl yasak çıktı ve kasetler toplatıldı. Bunun üzerine acılara tutunmak albümü için çalışmalara başladı. O yıllarda cezaevinde tanıştığı Gülten Hayaloğlu ile evlendi. O yıllarda geniş kitlelerce tanınan ve oldukça sevilen Şafak Türküsü de Gülten kaya Nevzat Çelik’in yazdığı şafak türküsünü Ahmet kayaya gönderdi. Ardından An gelir kaseti de geniş kitleler tarafından satın alındı. Ahmet Kaya bundan sonra peş peşe çıkardığı albümler ile rekor kırdı.

Ahmet Kaya’yı Ölüm Sürecine Sürükleyen Olaylı Gece

Bazen yoksulluk edebiyatı yapmakla suçlandı bazen yasal suçlarla suçlandı. Yoksulluk edebiyatında ise söylediği söz çok konuşuldu. Tam 30 sene aç yaşadım bu ülkede, 30 yıl boyunca. Bütün lokantaların kenarlarına gidip, o lahmacunların nasıl çıktığına baktım. Artık ben bu saatten sonra bunu yerim ve kimse bunu engelleyemez... ” diyen Ahmet Kaya insanların yoksulluğunu hiçbir zaman savunmadığını söyledi.  10 Şubat 199 yılında magazin gazetecileri derneğinin düzenlediği ödül gecesinde söylediği söz Ahmet Kaya’nın dönüm noktası oldu. O gecede yılın en iyi sanatçısı ödülünü almak için sahneye çıktığın ödül konuşmasında ; "Ben bu ödül için İnsan Hakları Derneği’ne, Cumartesi Anneleri ’ne, tüm basın emekçileri ve tüm Türkiye halkına teşekkür ediyorum. Bir de bir açıklamam var: Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klipi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum, yayımlamazlarsa Türkiye halkıyla nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum." dedi. Bu sözler ile salonda çatal bıçak fırlatanlar, küfür edenler ve tepki gösterenler oldu. Aslında bu tepkiler salonun neredeyse tamamını kaplıyordu. Özellikle sonradan özür dileyen Serdar Ortaç bu günün unutulmayan ismi oldu.

Ahmet Kaya’nın Paris’e Gidişi

Ahmet Kaya özellikle gazeteci savaş Ay’ın desteği ve bir kaç kişinin desteği ile dışarıya çıkarıldı ve DGM tarafından açılan dava ile hapsi istendi. 1999 Haziran ayında Türkiye’den ayrılarak Paris’e gitti. Ahmet kaya 2000 yılında Paris’teki evinde kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Kaya’nın Cenaze merasimi Paris Kürt enstitüsünde yapıldı. 2002 yılında Kaya’nın hayalleri gerçek oldu ve Kürtçe söylediği kervan parçası ile albümü piyasalara sunuldu. Ahmet Kaya’nın mezarı sanatçı Yılmaz Güney’in mezarı ile yan yana, ölümünden sonra Kaya’nın ölmediği ve Ahmet Kaya yaşıyor gibi söylemler sık sık söylendi. Ancak eşi Gülten kaya onun eserleri ile yaşadığını söyledi.